Moody’s Investors Service, Asya-Pasifik ülkelerinin 2024 yılındaki kredibilitelerine ilişkin artan endişelerini ifade ediyor. Bu ülkelerin olumsuz görünümleri, Çin’in zayıf ekonomik büyümesi, sıkı fonlama koşulları ve kalıcı jeopolitik riskler gibi faktörlerin birleşiminden kaynaklanıyor. Bu zorluklar bölgenin finansal istikrarına ilişkin belirsizliği artırıyor.
Çin’in Kovid-19 salgınından ekonomik toparlanması beklentilerin altında kaldı; ülkenin 2023’ün son çeyreğindeki GSYİH büyümesi %5,2 olarak gerçekleşti ve Reuters anketinde tahmin edilen %5,3’ü kaçırdı. Moody’s’in son raporu, Çin’in reel GSYİH büyümesinin 2024 ve 2025’te daha da yavaşlayarak %4’e düşeceğini, bunun da 2014 ile 2023 arasında gözlemlenen %6 ortalamasından önemli bir düşüşe işaret edeceğini öngörüyor.
Çin’in ekonomik büyümesindeki bu yavaşlamanın, küresel tedarik zincirlerine derin entegrasyonu nedeniyle Asya-Pasifik bölgesinin ekonomileri üzerinde önemli bir etki yaratması bekleniyor. Çin’in ekonomik sıkıntılarına ek olarak, Asya-Pasifik ülkeleri sıkı finansman koşullarıyla da boğuşuyor. Moody’s Kıdemli Başkan Yardımcısı Christian De Guzman, bu koşulların küresel likidite eğilimleri nedeniyle daha da kötüleştiğini vurguladı.
Federal Rezerv’in yıl ortasına kadar faiz oranlarını düşürme konusundaki isteksizliği durumu daha da kötüleştiriyor ve Asya-Pasifik merkez bankalarının kendilerini bu küresel likidite koşullarından ayırmasını zorlaştırıyor. Çin ile ABD arasında süregelen stratejik gerilimler, Asya-Pasifik bölgesi üzerinde beliren önemli bir jeopolitik risktir. Her iki ülke de çoğu Asya ülkesi için önemli ticaret ortaklarıdır. Çin ile ABD arasındaki uçurum genişledikçe, bu ulusların dengeli bir ekonomik ortaklığı sürdürmeleri giderek zorlaşıyor.
Devam eden bu sürtüşme, Moody’s raporunda belirtildiği gibi, şirketleri tedarik zincirlerini Çin’den uzaklaştırarak Hindistan, Malezya, Tayland ve Vietnam gibi ülkelere fayda sağlamaya itebilir. Moody’s, mevcut zorluklara rağmen, iç talebin ve artan bölgesel ticaretin yol açtığı daha geniş ekonomik büyüme ile bölgenin görünümünün istikrar kazanabileceğini öne sürüyor. Finansal koşullar hafifledikçe bu, Asya-Pasifik ülkeleri için daha istikrarlı bir ekonomik ortamın yolunu açabilir ve potansiyel olarak ortaya çıkan bazı kredi risklerini hafifletebilir.